
"Bi'Ara Konuşalım"
Podcast by Bi' Ara Konuşalım
Türkiye’den, dünyadan. Olaylar ve insanlar. Hayata dair ne varsa. Kim ne dedi, aslında ne oldu. Akıl karıştırmayan, doğruları paylaşan ve tüm doğruları kucaklayan bir program. Canlı yayın bağlantıları, Stüdyo konukları ile Engin Yılmaz'ın hazırlayıp sunduğu Bi Ara Konuşalım başlıyor.
90 vrk ilmainen kokeilu
Kokeilun jälkeen 7,99 € / kuukausi.Peru milloin tahansa.
Kaikki jaksot
128 jaksot
Yağmur ve kar birlikte yağarken, köyümün bereket kokan toprakları çamur haline dönmüş, karıncalar yuvalarını yükseklere taşımıştı. Ozanlar köyünden garip Ömer amca, gazyağı satıcısı Emirhan’dan aldığı gaz-lambası şişesini, kırılmasın diye yorgan ipiyle boynuna asmış, şehir mezarlığı yolundan, Kağızman şose yoluna doğru, yorgun bacaklarının çaresizliğiyle yürüyordu. Leyleklerin Kağızman evlerinin toprak damlarındaki tandır bacalarının duman almayan yanına yuva yapmayacakları kadar umutsuzdu. Hayallerini Kağızman’ın yalçın kayalıklarında yuvalanan yırtıcı şahin kuşları ile kartallara bağlamıştı.

Bu yaştan sonra bilgilenmek benim için elbette ki çok önemlidir. Tek amacım okumak ve topluma yazdıklarımla faydalı olabilmektir. Biliyorum, bu alışkanlığı kazanamamış kişiler için söylediklerimin bir anlamı olmayabilir, ama bana katılanlar için söylemek istiyorum. Okumak, yaşamımıza anlam katar. Ayrıca yaşadığımızı anlamamızı sağlar. Sizlerinde tüm tutkunluğunuz okumak olsun. Bu konuda düşündüklerimi oturup sayfalarca yazabilirim.

1967 yılında, yani yerli-milli otomobil "Anadol” dan beş yıl sonra, "Murat 124" piyasaya çıktı. Türkiye’de insanlar büyük ilgi ve coşku ile sıraya girerek ve uzunca da bekleyerek 1500 TL ve taksitle Murat-124 sahibi olmaya başladı. Ağrı şehrinde bu otoyu alma sırasına girmiş ve ilk sırayı alanlardan birisi; "Foter" lakaplı Mehmet Nuri Bulgan’dı. İlk alıcı olması ve tozlu caddelerde ilk görüntü vermesi nedeniyle Ağrı’lı araba sevdalıları arabaya "Foter 124" adını vermişlerdi.

Çocukluğumuzda, hemen her yaz yeni bir mahalle futbol takımı kurardık. Bir süre sonra rakip arayışı başlar, mahalleler arası maçlara sıra gelirdi. Bu maçlarda nedense kaleciye büyük önem atfederdik ve hep aynı hatayı yapar, kim klas golcü ise ve iyi oynuyorsa, onu kaleye geçirirdik.

Bir yolculuk sırasında yolların kenarında ölen hayvanları, sakat kalmış aç kedi ve köpekleri görünce, bu satırları yazmamın toplum adına önemli bir görev olduğu bilincine vardım. Evini, barkını, toprağını, özgürlüğünü ve en önemlisi yaşama hakkını elinden aldığımız canlar, tartışmaların konusu olmamalı ve bu kadar değersiz olmamalıdır. Her şeye bu kadar değer veren insanların, gözlerine sevgi ile bakan hayvanlara bu denli gaddar davranmalarına çok şaşırıyorum. Korkunç bir kötülük bu yaptıkları. İnsan ruhunun bir parçası hayvan sevgisini tadana kadar uyanmazmış bazı ruhlar, bir ömür uykuda kalmaya mahkûm gibi. Yaşanılan talihsiz olay ve sonrasında asla çözüm odaklı değil sorunu daha da büyük bir sorun haline getirmek odaklı tavırlar sayesinde sayısız hayvan yine ve yeniden katledildi. Masum bir canlıyı öldürmek, bütün insanlığı öldürmek gibidir. Nerede bir can ölse, yüreğim sızlar. Acaba bu kadar acıya insanlar nasıl dayanıyor? Öfkeye sarılmak, birine atmak için kavradığınız sıcak bir kömür parçası gibidir; yanan aslında kendinizdir.” Öfkesine yenik düşüp sayısız cana kıyan, mezar olan o eller ya da o yürekler aslında kendine kor bir vicdan ateşi olur. Aslında yanan, sizin insanlığınız. Zavallı hayvanın dili var ancak derdini insanlara anlatamaz, hakkını savunamaz. Ancak derin derin bakar gözlerimizin içine. Herkes kendi derdine düşüp hayatına devam ederken onlar böyle derin derin bakmaya, yok olmaya, devam eder sadece. Ya bir uzuvları kesilir, ya da tecavüze uğrar. Kimse konuşmaz onda bıraktığı yıkıcı etkiyi. Çarpınca dönüp bakılmaya dahi tenezzül edilmezler. En büyük sahipsizler mezarlığı otoyollardır bence.
90 vrk ilmainen kokeilu
Kokeilun jälkeen 7,99 € / kuukausi.Peru milloin tahansa.
Podimon podcastit
Mainoksista vapaa
Maksuttomat podcastit