Ertuğrul Koçlar ile şeylerin üzerine

Bu bölüme nasıl başlayacağım diye çok düşündüm. İçimdeki gotik rockçı ve muhalif çocuğu çok da meydana çıkartmadan ve “I'm sorry, mama, I never meant to hurt you. I never meant to make you cry but tonight I'm cleanin' out my closet” diye başlamadan, uslu uslu bu toprakların tınısıyla ve açık “e”li bir bağrıyanık bir kuralsız gibi başlamak istiyorum: sür beni gül yüzüne, gitsem de kalsın sızım, ağlıyor musun anne, gidiyor hayırsızın. Haydi başlayalım:

Bu bölümümüzde Radikal Medya ana başlığında birçok alt başlığa ve konuya değiniyoruz. “Hegemonya ve Direniş” “Din ve Radikal Medya” “İnternet ve Radikal Medya” gibi birçok farklı konuyu da tartışırken çeşitli haşere sorunlarını ve hayattaki anlamlarını da sorguluyoruz.

Bu bölümde, bu hız çağında her şey alabildiğine hızla akarken ve birçok şeyin farkına bile varamadan yeni şeyler yaşanırken özümüzde nelerin farkındayız diye düşünüyoruz ve Instagram'da, sosyal medya platformlarında anasayfayı akıttığımız sürede aslında neleri kaçırıyoruz diye varoluşsal bir sancının içerisine davet ediyorum sizi...

Bölümün sorusu olan, yaşamınızda "sahip olmak" mı istersiniz "olmak" mı istersiniz üzerine düşünürken ve varlığımızı tartışırken, İzmir'i ve Türkiye'deki birçok şehri etkisi altına alan yağmurun hatrına bölümümüzün sonuna minik de bir hediye iliştirdim... Tartışmak üzere Instagram'dan bekliyorum, çekinmeden ne hissediyorsanız paylaşın lütfen...

Bu bölümümüzde dijital kültürün benliğe ve gündelik yaşama etkilerini, Bocaccio, Richard Sennett, James Champy, Foucault ve daha birçok felsefi/sosyolojik bağlamda tartıştırıyoruz.