
Güzel Şeylerden Konuşalım
Podcast door Z. Zeynep Selvili
Güzel Şeylerden Konuşalım, ölümden, ölüm içeren ve içermeyen her türlü kayıptan konuşacağımız, bir yas diyaloğu başlatmayı umduğumuz bir podcast serisidir.
Tijdelijke aanbieding
3 maanden voor € 1,00
Daarna € 9,99 / maandElk moment opzegbaar.
Alle afleveringen
7 afleveringen
“Öldüğünü Kabul Edemiyorum” isimli bölümü bitirirken, yasın içinde vedalaşmak kadar tekrar merhaba demek de vardır, demiştim. Fakat ayrıntısına girmemiştim. Bugün aslında hem o sözlerimi açıklamak hem de bir önceki videomda eksik bıraktıklarımı tamamlamak istiyorum.

Teselli kavramının, acıdan kurtuluş çaresi olarak önümüze sürülen basmakalıp sözlerle, bir yara yokmuş gibi, hiç açılmamış gibi yalnızca olumlu tarafını düşünme önermeleriyle aynı çerçevede düşünülmesini istemem. Çünkü bana soracak olursanız, teselli bulduğumuzu söylediğimizde artık acı çekmediğimizi ima etmiyoruz. Sanıyorum teselli bulmak, acının kendisi hafifleten bir şeyden ziyade, acıyı taşımamızı kolaylaştıran, acıyı çekenin taşıma gücünü arttıran bir şey. Teselliyi bir kez böyle görmeye başlayınca, her şey berraklaşıyor. En azından benim için öyle oldu. Gelin bugün birlikte, "teselli nedir" ve "kaynakları nelerdir" soruları yanıt arayalım.

“Öldüğünü kabul edemiyorum.” Yas tutarken bu cümleyi hepimiz değilse de çoğumuz söylemişizdir. Sanki uzak bir yere gitmiş de gelecekmiş gibi. Arasak telefonu açacakmış gibi gelir bazen. Ya da mesela kıyafetlerini dağıtmaya bir türlü elimiz gitmez. Eşyalarını saklarız. Ondan geçmiş zamanda bahsedemeyiz. Hâlâ o varmış gibi yaşarız bazen. Ölümün meydana geldiğine inanılmadığını belirtmek için, geleneksel olarak “inkar” kelimesini kullanırız. Ben bu geleneğe teslim olmak istemiyorum, çünkü inkar sözcüğü bende “gerçeği aktif olarak yalanlamak” gibi bir anlam çağrıştırıyor. Oysa biz yas tutanların anlatmak istediğimiz, kalple akıl arasındaki o aşılmaz uçurumu ima eden bir “kavrayamama” hali." Gelin, yakından bakalım.

Başımıza kötü bir şey geldiğinde ne oluyor da hepimizin değilse de çoğumuzun, çoğu zaman ilk tepkisi kendini suçlamak oluyor? Kendini suçlamak, genelde, olumsuz bir eylem olarak, kurtulmamız gereken bir davranış olarak etiketlenir. Fakat böyle bakmak, kendimizi suçlamayı neden sürdürdüğümüzü anlama olanağı vermiyor bize. Hatta belki bizi utandırıyor bile. Bir de kendimizi suçladığımız için suçluyoruz kendimizi. Çok sık başvurduğumuz bir davranış olduğu için bugün, biraz içini açalım, ona daha yakından bakalım istiyorum: Nereden geliyor kendimizi suçlamanın bu karşı konulmaz gücü? Kendimizi suçlamak bize ne sağlıyor?

Nasıl oluyor da yaşadığımız ve yaşayacağımız onca şeye rağmen devam edecek gücü kendimizde er ya da geç buluyoruz? Varoluşumuzun çekirdeğinde bizi geri dönüşsüz bir yıkımdan koruyan birtakım mekanizmalar vardır. İnkar onlardan biridir. Bir diğeri ise, onun bütünüyle zıt kardeşi, umut.
Tijdelijke aanbieding
3 maanden voor € 1,00
Daarna € 9,99 / maandElk moment opzegbaar.
Exclusieve podcasts
Advertentievrij
Gratis podcasts
Luisterboeken
20 uur / maand